Lübnan, Mısır, Irak, Türkiye ve Katar Hava Yolları, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi sınırları içindeki Erbil ve Süleymaniye şehirlerine uzanan uçuşlarını askıya alma kararı aldı. Bu seyahat kısıtlamasının, tüm ikazlara rağmen gayrimeşru referandumda ısrar eden IKBY hükümetine verilmiş ilk uyarı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca dün Başbakan Yıldırım'ın, Irak'tan hampetrol ithalatı konusundaki tekil muhatabın Bağdat yönetimi olacağını teyit etmesi de, IKBY'nin korkulurüyasının gerçekleşeceğini haber veriyor. Bu mevzu daha uzun süre gündemimizde olmaya devam edecek. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, dün Polis Akademisi Mezuniyet Töreni'nde yaptığı konuşmada dikkat çektiği bir detay gözden kaçmamalı diye düşünüyorum:
"Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseleri, bu ülkeler üzerinde yapılan hesapları Türkiye'den bağımsız olarak görmüyoruz. Sürekli yeni senaryolar üretiliyor. Böylesine değişken bir zeminde biz hem kendi hedeflerimize bağlı kalarak hem de kardeşlerimize sahip çıkarak farklı bir yol izliyoruz. Bu süreçte çıkarlarımızın yüzde yüz uyuştuğu hiçbir gücün olmadığını belirtmek isterim. Mutlaka başka yerde ayrışıyoruz, hatta karşı karşıya geliyoruz. Kuzey Irak'ta ortaya çıkan son durum üzüntü verici olmakla birlikte üstesinden gelemeyeceğimiz bir mesele değildir."
Örneğin Türkiye, uzunca süre Suriye'de İran bağlantılı radikal gruplarla uğraştı. Bunlar, ABD sahayı hegemonize edene dek PKK ile de işbirliği yapan gruplardı. Ancak bugün, Suriye politikamız önemli ölçüde çelişse de IKBY'ye yönelik tavırda kaçınılmaz bir yan yana geliş gerçekleşti. Ne var ki bunun uzun ömürlü olması da çok mümkün görünmüyor zira IKBY'yi illaki bir Kürt grup yönetecek. Bu grubun Talabani veya PKK eksenli olması demek, ülkenin tamamının İran uydusu haline gelmesi demek. Yani Türkiye, IKBY politikasında çok ince bir çizgide yürüyerek ilerlemek zorunda.
Keza, Rusya Başkanı Putin de dün Türkiye'deydi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'la S-400'lerin alımından Türk Akımı'na, Akkuyu Nükleer Santrali yapımından IKBY'nin gayrimeşru referandumuna dek pek çok şey konuştular. Rusya ile de uzunca süre Suriye'deki ihtilaflarımız devam etti. En son Halep krizinin ardından başlayan yakınlaşma, Astana Zirvesi ile taçlandırıldı. Ancak Rusya, Suriye'nin siyasî geleceğini şekillendirmeyi arzu ediyor. Bu minvalde, PKK/YPG'yi de ABD askerleri çekildikten sonra yönlendirmeyi amaçlıyor. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un uzun zamandır Astana sürecine YPG'yi de resmi muhatap olarak katmayı düşündüğünü hatırlatalım.
Yine Lavrov, ağustosta, Barzani'nin haber ajansı Rudaw'a özel bir röportaj vermiş ve Kürtlerin de diğer halklar gibi özlemlerini ifade etmeye hakları olduğunu, referandumun bunu gerçekleştirmenin araçlarından biri olduğunu ifade etmişti.
Türkiye, önümüzdeki yüzyılı şekillendirecek bir dönüm noktasındayken, tarihe not düşmek istedim...