İŞTE OKAN MÜDERİSOĞLU'NUN BUGÜNKÜ YAZISINDAN BAŞLIKLAR
Astana'daki sohbetlerimizin stratejik kısmında, ABD ile ilişkiler özel bir yer tuttu. Cumhurbaşkanımızın, BM Genel Kurulu kapsamında New York'ta yapacağı temaslar, özellikle ABD Başkanı Trump'la görüşmesi çok kritik olacak. Bu temaslar öncesinde hassas hususlarda Ankara'nın pozisyonunu paylaşmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Ancak şu kadarını söyleyebilirim...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kısa süre önce gerçekleşen Kazakistan (Astana) ziyaretinin ardından Dubai'deydim. Cityscape Global 2017 Fuarı, uluslararası gayrimenkul piyasasının nabzının attığı önemli bir platform. İzlenimlerime göre Körfez'de hava "parçalı bulutlu!" Düşen petrol fiyatları, küresel ticaretin değişken seyri moralleri bozmuş. Lakin benim işaret etmek istediğim husus, "Türkiye algısı" üzerine. Birleşik Arap Emirlikleri'nin, Arap Baharı'ndan bu yana Ankara'ya yönelik olumsuz tutumu biliniyor. Bu karşıtlık, medya operasyonlarıyla Türkiye düşmanlığına bile dönüştürüldü. Gel gör ki tavandakilerin zorlama politikalarına rağmen, halklar nezdinde Türkiye, bilhassa "Tayyip Erdoğan" imajı öylesine pozitif ki... Şirket yöneticilerinden sıradan insanlara kadar kiminle sohbet ettiysem, Türkiye ve Erdoğan ismi büyük bir güç olarak vurgulandı. Bu noktada, "Katar krizi"ne de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Katar'ın nüfusu yaklaşık 2.2 milyon. Sadece 2016'da Dubai'de para harcayan Katarlı sayısı 250 bini geçmiş. Yani, Katar'ın nüfusunun yüzde 10'u Dubai'de alışveriş yapmış. Bu trafiğin büyüklüğünü anlamak için 80 milyonluk Türkiye'den, 8 milyon kişinin üçüncü bir ülkeye turizm ve ticaret amacıyla gittiğini tahayyül etmek lazım. Sadece geçtiğimiz yıl Katarlıların Dubai'de aldığı mülk tutarı da 1 milyar doların üstünde imiş. İşte o Katar, eğer Erdoğan denkleme dahil olmasa idi, bölgesel görünümlü global bir darbe ile dizüstü çökertilecekti. Türkiye'nin ağırlığı, Erdoğan'ın etkinliği sayesinde Körfez'de bir büyük oyunun önüne geçildiği gün gibi ortada. Emirliklerin tepesindekiler de artık yeni bir muhasebe yapmakla meşgul! Zira kompleksli kararların siyasal ve ekonomik faturasının ağırlığı her geçen gün artmakta, halklarda da hoşnutsuzluğa neden olmakta!
Astana'daki sohbetlerimizin stratejik kısmında, ABD ile ilişkiler özel bir yer tuttu. Cumhurbaşkanımızın, BM Genel Kurulu kapsamında New York'ta yapacağı temaslar, özellikle ABD Başkanı Trump'la görüşmesi çok kritik olacak. Bu temaslar öncesinde hassas hususlarda Ankara'nın pozisyonunu paylaşmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Ancak şu kadarını söyleyebilirim... Washington DC Savcılığı'nın, Türkiye Cumhurbaşkanlığı korumalarına yönelik tutuklama kararları artık ABD Başkanı'nın da takip edeceği bir probleme dönüştü. Aynı şekilde, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında NY Güney Bölgesi Savcılığı'nca verilen tutuklama kararı da yedekte bekletilen klasörlerle ulaşılması amaçlanan hedef de Başkan Trump'ın inisiyatif almaktan kaçamayacağı bir diğer problem olarak ajandasındaki yerini aldı. Konunun, ABD yargısının işleyişi veya oradaki sisteme dair genel bilgilerin çok ötesine geçtiğini de son bir not olarak ekleyeyim.
Ve Ankara... İstanbul üzerinden sabah erken saatte Başkent'e dönerken uçakta çok sayıda AK Partili belediye başkanı da vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önem verdiği istişare ve değerlendirme toplantısı için gelen başkanlar, "çok dinamik" görünüyorlardı. Aralarındaki konuşmaların seyri, AK Parti'nin ilk yıllarındaki taban siyasetinden örneklerle doluydu. Baştan bu yana savunduğumuz gibi Cumhurbaşkanı'nın partiye dönüşü gerekli idi. İşte bu hava, başkanları da parti teşkilatını da yeniden hareketlendirmiş. Mart 2019'daki yerel seçim eşiği, Kasım 2019'daki cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimi de belirleyeceği için kaybedilecek bir dakika dahi yok.