1.
Bizi biz yapan kaynaklarımıza sırtımızı dönüp, onlardan kopalı beri…
Sazan misali önümüze atılan her oltaya tutulduk, yolumuza kurulan her tuzağa düştük.
Bunun doğal sonucu olarak kimilerimiz yıllarca kapitalizmden liberalizme, komünizmden sosyalizme savrulup durduk…
Bu savrulma sırasında içimizden bazıları bize özgü kimi izm’ler bile kurguladı ve bize pazarlanan izm’ler gibi, onlar da bize özgü izm’imizi dünya piyasalarında pazarlamaya bile kalktı…
Fakat milletin büyük çoğunluğu ne bize pazarlanan izm’lere ne de bizim için özel kurgulanan izm’e hiç mi hiç rağbet etmedi.
Meseleye izm peşinde koşucuların ve izm kurgulayıcıların açısından bakacak olursak:
Bir izm’imiz olur, bir izm’e bağlanırsak kurtulacaktık…
Oysa allanıp pullanarak insanlığın önüne birer kurtuluş reçetesi olarak sunulan izm’lerin hiçbirisi hayatın bütününü kapsamıyor, hayatın karşımıza çıkardığı meselelerin çoğuna çözüm üretemiyordu.
Buna rağmen, izm’lerin cazibesine öylesine kapılmış, gözümüz ve gönlümüz öylesine körleşmişti ki, insanlığa kurtuluş reçetesi gibi sunulan izm’lere bağlı olan, o izm’lerin öncülüğünü ve savunuculuğunu yapan milletlerin ve ülkelerin çökmek üzere olduklarını bile göremedik, ta ki büyük çatırtılarla çökünceye kadar…
Bilindiği gibi her çıkış, her tırmanış ne kadar heyecanlı, ne denli umut yüklüyse…
Her çöküş, her iniş, her yıkılış o denli korkulu, o denli hüzünlü, o denli tahrip edici olmuştur.
İzm peşinde koşan ya da elinde olmayan nedenlerle bir izm’in pençesine düşen insanlığın dramın görmek için büyük çaba sarf etmeye gerek yok sanırım.
*
2.
Biraz okuyan herkesin bütün tafsilatıyla olmasa bile mufassal olarak bildiği bazı şeyleri neden mi anlattım?
Elbet başlıktaki cümleye temel oluşturmak için…
Sanırım, ifade etmesek bile, inanan insanlar olarak gönlümüzde ve zihnimizde olan gerçek, bizler için hayatın iki boyutlu oluşudur.
Dünya hayatı…
Ukba hayatı…
Bu bakımdan Müslüman iki kanatlı olmak zorundadır…
O Güzel Nebi’nin (sav) ifadesiyle:
“Sizin en hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır.”
Yine O Güzel Nebi’nin (sav) ifadesiyle:
“Dünya ahiretin tarlasıdır.”
Anadolu insanının o güzel deyişiyle:
“Burada ne ekersen orada onu biçersin!”
Yine bu çerçevede devam eder Anadolu’nun o muhteşem irfanlı insanı:
“Tarlada izi olmayanın harmanda gözü olmaz!”
Ve bir muhteşem söz daha O Güzel Nebi’den (sav):
“Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe…
Namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanının dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir.
Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir.
Borcu ödenmeden sevabı biterse diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da cehenneme atılır.”
Evet, 1626 yılında İzmir’de doğan ve yirmili yaşlarında Mesihlik iddiasıyla etrafına birçok kişi toplayan Sabatay Sevi gibi…
1941 Yılında Erzurum’da doğan ve çok uzun bir takiyye döneminden sonra…
Ancak 17-25 Aralık 2013 darbe girişiminde iç yüzü biraz olsun anlaşılmaya başlayan…
Ve 15-16 Temmuz işgal hareketinden sonra bütün kimliğiyle belirginleşen, Fetullah Gülen…
Kendisine bağladığı kişilerin bütün İslami değerlerini sıfırlamış, onun yerine kendi değerlerini yerleştirmiştir.
Bu değer değiş tokuşunun nedenini ise, “hizmet olarak” olarak ifade etmiş…
Çerçevesini ve yönünü sadece kendisinin bildiği bu hizmetin bütün finansmanını ise himmet adı altında bu millete yüklemiştir.
Milletten himmet adıyla topladıkları paraları ve edindikleri mülkleri hizmete adayan Fetullah Gülen bağlıları için, hizmeti başarıya götürecek her yol, usül, metot, yöntem mubahtır.
Bu çerçevesi çok geniş mübahiyattır ki:
Fetullah Gülen bağlıları, İslam’ın günah hatta büyük günah saydığı bütün fiilleri kolayca işleyebilmektedirler.
Bu da zahiri ölçülere göre Fetullah Gülen bağlılarının İslam ile olan bağlarını kökünden kopartmaktadır.
Bu elbet onların bileceği iştir…
Çünkü kendi tercihleridir…
Millet olarak bizim için tehlike…
Fetullah Gülen bağlılarının bundan böyle bu millete ait hiçbir değere sahip çıkmayacak oluşlarıdır.
Ve bu sapık bağlılık asırlarca sürecek bir potansiyele sahiptir.
Milletçe buna hazırlıklı olmalıyız…
Ve bu sapık yolun mensuplarının olası saldırılarının tehlikesini önlemenin yollarını öğrenmeliyiz.
Aksi halde!
Osmanlı dönemi dâhil, ülkemizdeki bütün darbelerde payı olan Sabatay Sevi bağlısı Boğaziçi Aşiretinin mel’anetini acıyla seyrettiğimiz gibi…
Fetullah Gülen bağlılarının mel’anetini de acıyla seyretmek zorunda kalırız.