Kamuoyunda İP'li küfürbaz Lütfü Türkkan'a karşı yükselen istifa talebi, ahlaki ve siyasi ilkeler açısından haklı bir talep... Ancak Türkiye'de özellikle son birkaç yıldır siyaset, değerler ve ilkelerle değil, "operasyonlar" üzerinden yürütüldüğü ve yapılan açıklamalar da samimi olmadığı için bu talep bir işe yaramayacak.
Çünkü bir istifanın anlamlı olması için istifa edenin, özür dileyenin samimi olması ve biraz olsun "utanma" duygusu taşıması gerekiyor.
Peki Türkkan olayından sonra İP'in takındığı tavırda bunu görebiliyor muyuz?
Ne mümkün... Bırakın Türkkan'ı, kadın genel başkan Meral Akşener bile, şehidin kız kardeşine küfredilmesini kınıyor gibi görünse de içine sindiremiyor ve "haklı" gören bir tavırla şöyle diyebiliyor:
"Her dükkânın kapısında porno sitesi gezenlere, oralarda yavşak yavşak konuşanlara, yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz."
Aslında bu tavır şaşırtıcı değil. İP'i yöneten akıl topyekûn böyle bir yaklaşım içinde. Bu ortak siyasi bir duruş ve bir anlamda İP'in Türk siyasetindeki rolüyle yakından ilişkili. Meral Akşener, Müsavat Dervişoğlu, Yavuz Ağıralioğlu veya Aytun Çıray'ın bir araya gelişleri tesadüf değil, bir proje ve hepsi de özel rol üstlenmiş.
Şu tabloya bakın...
Biri HDP'yi PKK'nın yanına konumlandırırken, öteki HDP'nin kriminalize edildiğini söylüyor. Biri Kılıçdaroğlu'nun tezkereye "evet" diyenleri "cumhuriyete ihanetle" suçlaması karşısında susarken, öteki "akıldan vareste tutulmalı" diyor.
Her sokağa inişleri de nedense(?) olaylı oluyor. CHP'li bir genci esnaf diye yutturan kendileri, soğan üretimiyle ilgisi olmayan bir vatandaşı medyanın karşısına çıkartıp gösteri yaptırtan kendileri, şehit yakınının arkasından koşup küfreden kendileri, bu yalanları A Haber deşifre edince de öfkelenen, saldıran ve "provokatörler var" diye yeri göğü inleten yine kendileri...
İşte şehit yakınına küfreden Türkkan böyle bir ekibin parçası ve FETÖ'nün çizdiği İP resmini tamamlıyor.
Bu yüzden baştan istifasını istesem bile şimdi Türkkan asla ve kat'a İP'ten istifa etmemelidir diye düşünüyorum, çünkü o İP'in gerçek yüzdür.
CEMAZİYELEVVELİ DE FARKLI DEĞİL
İP'in etkin isimlerinden, hatta parasal destek verenlerden biri olan Lütfü Türkkan'ı ikibinli yılların ortasında tanıdım. O zamanlar arayış içinde olan, bir yere tutunmaya çalışan, eski ülkücü sonra ANAP'lı biri olarak siyaset piyasasını kolaçan ediyordu. O dönem yoğun olarak siyaset kulisleri yazdığım için, zaman zaman CHP'li rahmetli Kemal Akar, Gürsel Tekin ve gazeteci Hadi Özışık'la buluşur, siyaset konuşurduk.
O buluşmaların vazgeçilmezleri arasında rahmetli Şakir Süter de vardı. Birkaç kez Yalçın Bayer Ağabey'le, sanıyorum bir kez de Ahmet Hakan'la buluşmuştuk. İşte o toplantılardan birinde Türkkan'la tanıştım. Bir süre bu tür buluşmalar devam etti. Bir yemekte Türkkan, solculara toptancı bir bakışla hakaret edince donup kaldım. Gürsel Tekin dahil masanın yarısı solcuydu ve kimseden ses çıkmayınca sert bir biçimde itiraz ettim. "Öyle demek istemedim" falan dese de benim için mesafe koyma zamanı gelmişti. Hırslı, ağzı bozuk ve ölçüsü olmayan biri olduğunu fark etmiştim. Sonraki karşılaşmalarımız selamlaşmanın ötesine geçmedi. Bu yüzden İP'teki performansı, FETÖ'cüleri sahiplenmesi ve her olayda uçlara savrulması beni hiç şaşırtmadı.